Yeryüzünde ve gökyüzünde varolan tüm canlıları tabiatı doğayı tüm yaratılmışları sahip kılındığımız tüm güzellikleri sevip korumak adına  limizden geldiğince çaba sarf etmek tüm insanların barış sevgi ve kardeşlik içinde dostça yaşamalarına katkıda bulunabilmek birinci amacımızdır. Varoluşumuzdan buyana biz insanoğlunun emrine sunulmuş olup tüm yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılayıp geliştirebilmemiz ve  enginleştirebilmemizi sağlayan en temel unsurlar olan, gerek altında gerekse üstünde sayısız zenginliklere sahip olup bizleri ve birçok canlıyı  arındırıp besleyen TOPRAK Dünyamızın ve vücudumuzun dörtte üçünü oluşturan gökyüzünden indiği vakit türlü türlü güzelliklerin ortaya çıkmasını sağlayan,oluşturmuş olduğu deniz,göl ve ırmaklar içinde sayısız farklı yaşam olup bütün bunları kendisiyle beraber cömertçe bizlere  unan SU Yine bizim ve diğer tüm canlıların yaşamsal fonksiyonlarını en iyi şekilde yerine getirebilmesi için defalarca nefes aldığı HAVA Dünyamızda var olan tüm yaşam çeşitlerinin devamı için ihtiyaç duyulan ısı dengesini milyonlarca yıldır kusursuz bir şekilde sağlayan GÜNEŞ Ve tüm bu unsurların birleşerek oluşturduğu kusursuz denge. Kung Fu öğretisinin felsefik anlayışına göre bizler bu temel unsurlara  aroluşumuzun devamı için en üst düzeyde saygı duyup onları sevmeli bunlardan birinin veyahut birkaçının zarar görmesi durumunda insan ve  tüm canlıların yaşamının ve de geleceğinin de tehlikeye gireceğini bilerek bu yönde hareket etmeli bencilce ve şuursuz bir şekilde neslimizin devamına nasıl bir gelecek bırakacağımızı düşünmeden geçecek boş bir ömür yerine tüm bu dengelerin sonsuza kadar özelliklerini muhafaza edebilmeleri için onlara sahip çıkıp koruyabilme irade ve kararlılığını gösterebilmeliyiz. Biz ve bizim dışımızdaki bütün canlıların yaşam hakkı olduğunu kabul edip ister bir ağaç ister bir koyun isterse bir böcek olsun hepsine karşı derin bir sevgi duymalı; mecbur olmadığımız sürece hiçbir yaşama zarar vermemeli, onları korumak adına gerektiği takdirde tüm kötülüklere karşı tüm gücümüzle mücadele vermek durumundayız. Bunları yaparken insanoğluna bahşedilen, bizim dışımızda hiçbir canlıya verilmemiş, en büyük güç ve hazinemiz olan aklımızı en iyi şekilde kullanmalı, bu yolla başta kendimiz olmak üzere tüm yaşamı sorgulamalı, kim olduğumuzu nereden gelip nereye gitmekte olduğumuzu varolan hiçbir şeyin nedensiz yere yaratılmadığını bilmeli, bu gibi tüm sorulara düşünme yetimizi kullanarak cevap aramak ve damarlarımızda dolaşan kanın dahi hakkını vermemiz gerektiğini, bütün bunların ne demek olduğunu bulmak zorundayız. Aydınlanmanın ve huzura ermenin ancak bu yolla mümkün olabileceği gerçeğini kavradığımızda aynı YING ve YANG sembolünün ifade ettiği anlamlardan birisi olan yaşamın sadece bu dünya ile sınırlı olmadığı ölümden sonrada mutlak bir yaşamın var olduğu inancını paylaşabilir bunun sonucunda da bizler için pek çok şeyin değiştiğini görebiliriz. İnsanoğlu tarih boyunca birbiriyle savaşmış, yok olmuş, yok etmiş ve bugüne kadar gelmiştir. İnsanlık tarihi kadar eski olan savaş ve savaş sanatları da insan varolduğu sürece varlığını koruyacaktır. Teknolojinin günümüzde inanılmaz derecede gelişmiş olması bu durumu sanıldığı kadar etkilememiştir. Çünkü hala asıl olan güç insanın kendisidir. İnsan yaratılmışlar içinde en zeki ve en güçlü , aynı zamanda da en tehlikeli ve yok edici olanıdır. O insan ki; inandığı değerler uğruna hiçbir karşılık beklemeden sevgiyi barışı adalet ve huzuru tesis etmek için kıtaları, denizleri aşan tüm engelleri yıkıp olanca cömertliğiyle yardım ve ilgiye muhtaç olan herkesi engin sevgi ve şefkatiyle bir örtü gibi saran varlık. Yine o insan ki; menfaatleri uğruna karşısındaki tüm engelleri aşmak için en düşük dozdaki şiddetten en büyük doza kadar rahatlıkla çıkabilen, yakıp yıkabilen huzur ve barış yerine tüm canlıların en kutsal hakkı olan yaşam hakkını dahi gasp ederek korku ve güvensizlik getiren, sevgi ve saygıyı yok eden cani bir yapıya da sahiptir. Kısacası insan biri iyi diğeri kötü iki farklı yüze sahiptir. Burada önemli olan hangi tarafın üzerimizde daha etkili olduğu ve olacağı konusunda kendimizi dürüstçe sorgulayabilecek cesarete sahip olmak ve bu konuda çeşitli yollar aramaktır. Hiç kimse dört dörtlük değildir ve olamazda. Yaşamımız boyunca hepimiz çeşitli hatalar yaparız çünkü biz insanız ve hata yapmak bizlere mahsustur. Ama içimizdeki kötülüğe karşı gerekli mücadeleyi doğru biçimde sergilersek iyi olan tarafımızı mümkün olduğunca ön plana çıkarabilirsek -ki bunu istediğimiz an başarmak mümkün- kendimize ve çevremizdekilerle beraber tüm insanlığa karşı görevimizi yerine getirebilme konusunda çok önemli bir adım atabiliriz. Çok daha başarılı ve üretken bir toplum  oluşturabiliriz.  Önemli olan doğru teşhisi koyup doğru reçeteyi uygulamaktır. Bir uzak doğulu düşünür şöyle diyor; "Üstün insan üç şeyden korunmalıdır

1. Gençken hırstan
2. Güçlü iken kavgacılıktan
3. Yaşlı içen açgözlülükten

Bilim sanat cesaret güç maharet silah ve bunun gibi anlamlar ifade eden ve bir yaşam biçimi olan Kung-fu öğretisi doğru eğitim alınıp doğru çalışılıp uygulandığı takdirde sevgi saygı ve hoşgörünün kazanılmasında onurlu ve erdemli huzur dolu bir hayatın yaşanmasında bazı bilinmeyenleri keşfetmemizi sağlayacak kapıları açabilmemiz için anahtar rolü oynayacaktır.
İnsanoğlu bilinmeyene karşı her zaman merak duymuş sürekli olarak sınırlarını zorlamış sonucunda da bir çok alanda ilerleme kaydetmiştir. Kung-fu sanatı insanoğlunun son derece güçlü olan mücadeleci yanının kendisini nerelere taşıyabileceğini sınırlarını ne kadar zorlayabileceğini içinde saklı olan gücü ortaya çıkarıp pozitif yönde nasıl kullanacağını öğrenmesine imkan tanıyacak olan ekstrem bir konudur. Ayrıca bedenimizi ve kaslarımızı çalıştırıp güçlendirmesi ve eğitmesi dışında mükemmel bir akıl ve zihin jimnastiğidir. Bunun
yanı sıra insan ruhunda tarifi zor olan çok derin duygular oluşturması sebebiyle de stresten ve şiddetten uzak barışçı birer birey olarak yaşamak isteyen bizlere çok farklı bir dünya sunmaktadır.  Bir Kung-fu uygulayıcısı ünlü filozof Descartes'in "Düşünüyorum öyleyse varım" söyleminde olduğu gibi sürekli olarak düşünmeli kendisini geliştirip yenilemeli aksi taktirde yerinde sayıp gerileyeceğini sonucunda da yok olup gideceğini bilerek yaşar. Başta hocalarına olmak üzere büyüklerine karşı son derece saygılı ve ölçülü olması gerektiğini, arkadaşlarına ve çevresindeki tüm insanlara karşı daima sevgi dolu, yardımsever, hoş görülü ve adaletli olması gerektiğini de bilir.
Kung-fu öğretisini almakta olan fertler asla kimseye haksızlık etmemeli haksızlığa uğrayan bir kimse gördüklerinde de mutlaka onun yanında yer alacak cesarete sahip olmalıdırlar. Aynı şekilde kendi haklarını da sonuna kadar savunup mücadele etmelidirler. Unutulmamalıdır ki; haksızlığa uğradığını gördüğünüz bir kimsenin haklı olduğunu savunamıyorsanız korkaksınız demektir. Ayrıca sizde uğramış olduğunuz bir haksızlık karşısında mücadele edip hakkınızı aramaz iseniz hakkınızla beraber onurunuzu da kaybedeceğiniz kesindir. Kung-fu Tao öğrencisi bir yaşam biçimi olduğunu ısrarla vurgulamaya çalıştığımız Kung-fu sanatını aşağıda belirttiğimiz üzere çok basit ve gerçekçi iki temel prensibe dayalı olarak örenme amacını edinmeli ve ömrünün sonuna kadar başı dik ve onurlu bir şekilde her hareketi ve sözü ile bu düşünceyi temsil etmelidir. Bir Shaolin rahibi Kung-fu sanatını yapma amacını 2 madde ile açıklıyor: 1. Gerek kendimi gerekse ailemi, insan yaşamı için gerekli olan her şeyi olası tüm tehlike ve haksızlıklara karşı elimden geldiğince koruyabilmek için, 2. Gerek ruh gerekse bende sağlımı mümkün olan en üst sınıra çıkartarak ölene kadar bunu muhafaza edebilmek için, diyor ve ekliyor:

Sevgiye – Sevgi
Kardeşliğe – Kardeşlik
Dostluğa – Dostluk
İyiliğe – İyilik
Kötülüğe – Kötülük
Ölüme – Ölüm